Bir temsilin insan üzerinde etki oluşturabilmesi için olmazsa olmaz şart hissedebilmektir. Karakterlere hissederek acımanız, gülmeniz, bazen ağlamanız yeter şartlardır. Bunların hiçbiri yoksa tiyatro salonundan farklı ve düşünceli ayrılıyorsanız o da kabul, nihayetinde bunlar da etkilerdir. Fakat oyunun içinde bir yerlerde kendinizi buluyorsanız işte o zaman etkilerin en büyüğünü yaşıyorsunuz demektir.

Cyrano de Bergerac hikayesini izlediğimde Türkiye’de en çok ilgi gören oyunlardan biri olduğunu düşünmüştüm, biraz araştırınca yanıldığımı gördüm. Bu oyunun ilgi görmemesinde, hem sinemada hem tiyatroda, oyuncuların kötü oynamasından ve senaryodan ziyade sabırsızlık hastalığımız, çelişkilerimiz etkili. Çünkü Türk halkı hem halinden memnun hem de değil. “Yüzde doksana yakın insan, tipinden memnun fakat yüzde yetmişe yakın kişi yaşlanmayı geciktirmek ve genç kalmak için işlem yaptırmış veya yaptırmak istemiş”. Gerçi bu tam bir çelişki sayılmaz, çünkü sonuç açık değil. İnsanlar pek ala gençlikteki tiplerini beğeniyor ve o şekilde kalmak istiyor olabilirler. Fakat dünyada en çok estetik yaptıran 8 ülkeden biri olmamız bir çelişki. Cyrano de Bergerac’ı anlamak için bu çelişkilerimizden uzak olmamız gerekiyor. Muhabbet hissettiği bir insana, kendi uzuvlarından herhangi birini beğenmediğinden dolayı açılamamış, kendisini layık görmemiş, acı çekmiş, -sevgi bakımından- yüksek ruhlar oyunun yoğunluğuna sabredebilirlerse bu temsile ilgi duymamaları imkansız. Esasen tüm insanlar sosyal hayata karışmadan önce ne kadar talep görecekleri konusunda bilgisizdir. Sırf bu nedenle dahi ilgi görmeliydi.
Bu kadar yakınma seansından sonra eğlenceli kısma geçiyorum. Meşhur burun tiradının olduğu yeri dinleyince benim aklıma bugünün dünyasıyla ilgili ekler yapmak geldi; kendimi alamadım.
Tabi oyunda değişik tavır ve tarzlarda söylenebilir demiş ama ben çeşitli dalları da işin içine dahil ettim. İzlemeye üşenenler için biri Cyrano’ya burnunun büyük olduğunu söyleme cesareti gösteriyor. O da onun zekasıyla kendi burnuyla nasıl daha iyi dalga geçilebileceğini göstererek alay ediyor. Aşağıdakiler bu alay için benim eklediklerim:
Teselli eden: Cyrano dostum dert etmeyin, burnunuz büyük değil kafanız küçük.
Teknolojik: Onun 6 inch olanı çıktı değiştirin isterseniz.
Olimpik: Böyle burnum olsa koşu yarışlarına katılırdım. Herkesten bir adım önde başlıyorsun. Uzun atlamada da avantaj, sırığa ne gerek.
Allerjik: Umarım ilacınızı almışsınızdır, sele kurban gitmek istemem
Gıcık: Bıyığınız var; önemli şeylerin altını çiziyorsunuz galiba.
Matematik: Burnunuz karesi alınmış gibi, kökünü almayı deneseniz?
Masalsı: Pinokyo kardeşiniz mi? Yoksa burnunuzdaki kül kedisinin ayakkabısı mı?
Tarihi: Savaş topu icad oldu diye biliyorduk, hala bazı derebeylikler ayakta.
Pislik: Karavanım var da, hangi vidanjör firmasını kullanıyorsunuz?
Futbolla ilgili: Böyle burun varken ayağa ne gerek? Kaleci olsanız takımınız gol yemez.
Magazin: Sizi gece kulübüne damsız alıyorlardır, zira çatıyla geziyorsunuz.
Optik: Umarım miyop değilsinizdir, mesafe okumak için çok uzun.
Javacı tarzı: Yüzümde taşımasam da, ben de sizin kullandığınız kütüphaneyi kullanıyorum: Bouncy Castle.
Tavsiyeci: Bırakın buraları dostum Artvin’e yerleşin, orada düğme burunlusunuz.
Yaşam koçu: İyi ki minimalist yaşamıyorsunuz, doğanız müsait değil çünkü.
Biraz da tiradlardan bahsedelim. Bana göre iki önemli tirad var. Birisi “burun” diğeri “istemem”. İstemem tiradı beni daha çok etkiledi. “Herkesin yaptığı şeyleri mi yapmalıyım Le Bret” dediği noktadan itibaren oldukça hoş.
Cyrano de Bergerac bir soyluyla tartışma yapıyor. Arkadaşı Le Bret, nüfuzlu insanlarla çok uğraşıyorsun minvalinde konuşuyor. O da “No, thank you!” tiradını patlatıyor fakat bunun Türkçesi daha sert. Durumu daha iyi ifade ediyor gibi. Türkçeleştiren ve seslendiren muhteşem bir uyum yakalamış.
Türkiye’de bu rolü kim oynar diye düşündüm. Oyunculuk yeteneğini bir kenara bırakırsak, burnu büyük biri sahnede daha gerçekçi olur. Bir ara gündemde olan burun şampiyonumuz Kurtlar Vadisi’nde oynamak istemiş. Oynasa yan karakter olacaktı. Bir iki bölüm sonra bir şekilde öldürelecekti. Herhangi bir yere atılan kurşunun denk gelmeme ihtimali yok zaten. Madem niyeti var, doğal sebeplerle bu oyun için biçilmiş kaftan. Cyrano de Bergerac’ı oynasa, sahnede gerçekten eğreti duran burun eklenmiş oyunculardan daha münasip olur. Hem de oyun eğer doğru yerde oynuyorsa kapalı gişe oynamama ihtimali yok. Diziden alacağından kat kat fazlasını alır.

Aşağıda oyunun beyaz perdeye aktarılmış şeklinden bir kare var. Acaba Cyrano de Bergerac’ın sorunu sadece burun mu diye merak ettim ve o sorunu çözdüm. Bence yine uyumlu bir görüntü vermiyorlar. Cyrano her halükarda edebiyattan yürümek zorunda.
